Cambly Bol Anlamlı Kelimeler Serisi 1: Run
Pek çok anlama sahip İngilizce kelimeleri inceleyeceğimiz 5 kısımdan oluşacak serimizin ilkine hoş geldiniz!
Birden çok anlamı olan 5 kelimeyi bu seri boyunca inceleyerek, bu kelimelerin farklı anlamlarına hakim olmanıza ve bildiğiniz kelimeleri günlük konuşmanızda çok farklı anlamlarda kullanımınıza yardımcı olacağını düşündüğümüz bu serinin ilk kelimesi:
Bu çok basit görünen kelimenin sözlükte yaklaşık 645 farklı anlamı ve kullanımı mevcut. İlk bakışta hepsini öğrenmenin imkansız olacağını düşünebilirsiniz. Haklısınız da. Tüm anlamları ezberlemek mümkün olmayabilir, aslında gerekli de değil. Bunun yerine, günlük hayatta en çok karşımıza çıkanları öğrenmek yeterli olacaktır. Sizinle bunları paylaşıyor olacağız.
Bu yazımızda run kelimesinin en çok kullanılan farklı anlamlarını inceleyeceğiz.
İlk anlamını hepimiz biliyoruzdur.
RUN, FOREST, RUN!
Run = go fast by moving your legs quickly / bacaklarınızı hızlıca hareket ettirerek hızlı gitmek
Aşina olduğumuz bu anlamın üzerinde çok uzun durmayacağız ancak şunu ekleyebiliriz: koşma hareketinin yönünü bir edat ile belirterek bu kelimeyi kullanmanız mümkün.
Örneğin, run away ya da run away from dediğinizde, mesafeyi açarak koştuğunuz, uzaklaştığınız anlamını sağlayabilirsiniz. “People ran away from the burning building.”
Ya da run off kullanarak, belirli bir referans noktasından uzaklaşmayı ifade edebilirsiniz. “Yesterday, I saw a cat on the street, but when I got closer, it ran off.” Burada run away de kullanarak aynı anlamı sağlayabiliriz. Bazen ise run off’u belirli bir yönü belirtmek için kullanabiliriz. “After finishing their homework, my kids ran off to the playground.” Yani, benden uzaklaşarak, oyun parkı yönüne gittiler.
Run to ya da run towards, run away’in karşıt anlamını sağlar. Yani, mesafenin azaldığı durumlar için kullanılır.
“The little boy ran to his mother after he fell down and scraped his knee.”
Run around farklı yönlere koşma durumunu ifade etmek için kullanılır. “My dog barks and runs around the house whenever someone knocks on the door.”
Run after, koşarak birini/ bir şeyi kovalamak, takip etmek, arkasından gitmek anlamında kullanılır. “The dog ran after the cat.”
Run = manage / yönetmek
Bu kullanımı Beyonce’nin ünlü şarkısı “Who runs the world?” den belki de hatırladınız. 🙂
Bir şirketi, operasyonu, kampanyayı yönetmek anlamında kullanılır. “He runs an import/export business.” “I don’t like the way the director runs the customer service department.”
Well-run öbeği, iyi yönetilen anlamına gelir. “It was a well-run conference. All the events started on time.”
Run = operate on schedule(transportation) / bir programa göre çalışmak(ulaşım)
“Bus service stops running at midnight.”
“The public transportation in Germany generally runs on time.”
Run late, gecikme ya da rötar ifade eden bir öbektir. Bir ulaşım aracı geciktiğinde şu şekilde ifade edebiliriz: “The bus is running late.” Ya da, günlük hayatta gecikme durumumuzda da bu ifade kullanılabilir: “Can we postpone the meeting? I am running late today.”
Run = function / çalışmak
Bir makina ya da programın çalışıyor olduğunu belirtmek için kullanılabilir. “Oh no! I locked the keys in the car with the engine running.” “You should always have antivirus software running on your computer.”
Run for office = be a candidate for a political position / seçimler için adaylık koymak
“Run for president/governor/mayor etc.”
Run = flow (liquids) / akmak(sıvı)
Sıvılar için run kullanıldığında akmak anlamına gelir. “My nose is running, I need a tissue.” “The little boy had tears running down his cheeks.”
Run = stretch or extend / uzamak ya da uzanmak
“The train tracks run alongside the river.” “She has a tattoo of a sword running towards her leg.”
Run = continue to operate for a time period / belirli bir zaman aralığında devam etmek
“This internship runs from July to August.” “This project ran from 2012 to 2015.”
Run = do / yapmak
Run errands, run a test, run an experiment öbekleri ile kullanılabilir.
Run = leave(informal) / gitmek, ayrılmak(konuşma dili
“I’ve gotta run.” Bu cümlede run, gitmem gerekiyor anlamını sağlar.
Run a fever = have fever / ateşi olmak
Run in the family = shared by several family members / bir özelliğin diğer aile üyelerinde de olması
Belirli bir rahatsızlığın ya da özelliğin ailedeki diğer kişilerde de olduğunu ifade eder. Örneğin, bir anneanne, anne ve kızı ele alırsak, üçü de aynı mesleği yapıyorsa, “It runs in the family. diyebiliriz. Aynı durum hastalıklar ya karakter özellikleri için de uygulanabilir.
Run a risk = experience a risk, danger / Risk ya da tehlike taşımak
“If you smoke, you run the risk of developing lung cancer.”
Run a red light = car passing through a red light / arabanın kırmızı ışıkta geçmesi
“Running a red light is illegal and you can get in trouble.
Run out = no more of it available / kalmamak, bitmek
“We ran out of milk.” “I am running out of time.”
Run-down = in bad condition / kötü durumda
Genellikle eski evler ya da çok kullanılmış ikinci el ürünler vb. gibi iyi bakılmamış ya da korunmamış, kötü durumdaki nesneler için kullanılır.
Run into (someone) = encounter someone by chance / karşılaşmak, birine rastlamak
“I ran into my English teacher at the mall.”
Run over = when a car drives over something / arabayla üzerinden geçmek, ezmek
Run through = quickly present information / hızlıca bilgilendirmek
“The flight attendants run through the safety information before the plane takes off.”
Run kelimesinin 645 farklı kullanımından en çok kullanılanları sizin için derledik. Bu kullanımları yapay zeka destekli İngilizce öğrenme asistanı Cambly AI ile ücretsiz pratik edin!