D İle Başlayan Phrasal Verbler (Deyimsel Fiiller)
İngilizce öğrenirken tam anlamıyla içselleştirmesi en zor olan kısım bu phrasal verbler olabilir mi? Olabilir ama olsun, biz bu işin çözümünü biliyoruz. 🙂 Phrasal verbleri hiç unutmayacak şekilde öğrenmenin anahtarını ise yazının sonunda teslim ediyoruz. Serinin A,B ve C harfleri ile başlayan phrasal verbler yazılarını buradan görüntüleyebilirsiniz!
Keyifli okumalar! 🙂
Date back to
-e tarihine veya dönemine dayanmak, eski bir tarihten bu yana var olmak
The history of piano dates back to 550 BCE. (Piyanonun tarihi milattan önce 550 yılına dayanır.)
Deal with somebody/something
1. to take action to solve a problem. / halletmek, üstesinden gelmek
The governments must deal with male violence. (Hükümetler erkek şiddeti sorununun üstesinden gelmeli.)
2. to make a business agreement / iş anlaşması yapmak
We have been getting ready to make a deal with Apple for a long time. (Uzun zamandır Apple ile anlaşma yapmak için hazırlanıyoruz.)
3. to try to accept a situation that cannot be changed / değiştirilmesi mümkün olmayan bir durumu kabullenmeye çalışmak
The weather is going to be very bad on your birthday. Deal with it. (Hava doğum gününde çok kötü olacak. Bunu kabullen.)
Depend on somebody/something
1. to need somebody or something to survive / yaşamak için birine veya bir şeye bağımlı veya muhtaç olmak
Infants depend on their parents to survive. (Bebekler hayatta kalmak için ebeveynlerine muhtaçtır.)
2. It is used to state that something is affected by another thing. / Bir duruma göre değişmek, durumdan etkilenmek
Whether a movie gets critical acclaim or not sometimes depends on its political correctness. (Bir filmin eleştirmenler tarafından beğenilip beğenilmemesi bazen politik doğruluğuna bağlıdır.)
3. to trust someone / birine güvenmek
I know that I can depend on you on this project. (Bu projede sana güvenebileceğimi biliyorum.)
Die out
to become less common and finally disappear completely / gittikçe daha az görülmek ve sonunda tamamen yok olmak
The hippie lifestyle of the 1960s died out. (1960’ların hippi yaşam tarzı ortadan kayboldu.)
Dig in
to start eating food / yemeğe gömülmek, başlamak
Come on, let’s dig in! The food is getting cold. (Hadi başlayalım! Yemek soğuyor.)
Dig in/into something
to press something hard into another thing / bir şeyi bir şeye batırmak veya bastırmak
Molly Weasley dug her nails into Bellatrix Lestrange’s face because neither losing her wand nor something else could prevent her from avenging her son’s death (Molly Weasley tırnaklarını Bellatrix Lestrange’ın yüzüne geçirdi, çünkü ne asasını kaybetmek ne de başka bir şey onu oğlunun ölümünün öcünü almasını engelleyebilirdi.)
Do away with something
to get rid of something / bir şeyden kurtulmak
How could they do away such a lovely park and build a shopping mall instead? (Nasıl böyle güzel bir parkı yok edip yerine alışveriş merkezi yaparlar?)
Dream of something
to aim and think about something that you truly want / gerçekten istediğin bir şey hakkında düşünmek ve onu hedeflemek
I dream of someday working for Google. (Günün birinde Google için çalışmayı hayal ediyorum.)
Dress up
to put on formal or special clothes for an event / bir etkinlik için hazırlanmak, şık kıyafetler giymek
Why didn’t you dress up for your best friend’s wedding? (Neden en yakın arkadaşının düğünü için hazırlanmadın?)
Drive off
to leave a place in a car / bir yerden araba ile ayrılmak
When I heard his voice, I immediately drove off. (Sesini duyduğum an oradan arabayla uzaklaştım.)
Drop back
to go back to a lower level / daha düşük bir seviyeye gerilemek
Bitcoin dropped back to its former support level. (Bitcoin bir önceki destek seviyesine geriledi.)
Bu yazıda ve diğer phrasal verb yazılarımızda gördüğünüz örnekleri defalarca kez defterlere, kağıtlara yazarak ya da quizler çözerek, çeşitli alıştırmalar yaparak öğrenebilirsiniz fakat bu çok da sürdürülebilir bir yöntem olmayabilir. Yeni kelimeler çok daha kolaylık bir şekilde akılda kalıyorken bir grup sözcükten oluşan bu deyimsel fiilleri tam anlamıyla öğrenmek için bol bol pratik yapmanız şart. Her yeni bilgiyi cümle ve bağlam içinde kullanmadıkça, aktif olarak İngilizce üretim yapmadıkça edinilen bilgilerin bir kısmı zamanla zihninizde bulanıklaşacaktır. Bunun önüne geçmenin en etkili yolu ise ana dili İngilizce olan eğitmenlerle çalışmaktan ve pratik yapmaktan geçiyor. Öğrendiklerinizi ne kadar çok kullanır ve eski bilgilerinizle ilişkilendirirseniz o kadar iyi öğrenirsiniz. Cambly’nin ana dili İngilizce olan uzman kadrosu, İngilizce öğretmek için sizleri bekliyor. Bu yazıda yer alan her şeyi ve çok daha fazlasını kolaylıkla ve keyifle öğrenmek için hemen şimdi Cambly’ye gidin.
Öğrendiklerinizi yapay zeka öğrenme asistanı Cambly AI ile ücretsiz İngilizce pratik yaparak da pekiştirebilirsiniz! 🎉
Drop off
1. to start to sleep / uykuya dalmak, uyuklamak
Melanie dropped off during the film because she hasn’t been sleeping properly for a week. (Melanie bir haftadır doğru düzgün uyumadığı için filmde uyukladı.)
2. to become lower in value, price, etc. / bir şeyin değer kaybetmesi
The popularity of our cafe dropped off due to the COVID-19 pandemic (COVID-19 pandemisi yüzünden kafemizin popülerliği azaldı.)
Drum up something
to increase interest in a business or an activity / bir işe veya etkinliğe olan ilgiyi artırmak
We have to drum up sales or we will go bankrupt. (Satışları artırmak zorundayız yoksa iflas edeceğiz.)
Duck out of something
to avoid doing something / bir şeyi yapmaktan kaçmak, kaytarmak
You can’t duck out of cleaning your room, young man! (Odanı temizlemekten kaçamazsın, genç adam!)
Dust something off
to prepare something to use (generally, it is an object which has not been used for a long time) /uzun zamandır kullanılmayan birşeyi kullanmayı planlamak
It is time to dust my great grandma’s books off to learn about plants. (Bitkilerle ilgili bilgi edinmek için büyük anneannemin kitaplarını kullanmanın vakti geldi.)
Dwell on something
to keep talking about something / bir konu üzerinde çok fazla durmak
I will be dwelling on the femicides in Turkey while delivering my speech at Cannes. (Cannes’daki konuşmam sırasında, Türkiye’deki kadın cinayetleri üzerinde duracağım.)