Eş Anlamlı İngilizce Fiil, Sıfat ve İsim Örnekleri
İngilizce, günümüzde kullanılan 170.000’den fazla kelimeye sahip. 47.000’den fazla eskimiş kelime de cabası. Böylesine zengin bir dilde aynı kelimeleri tekrarlayıp durmak kulağa hiç de etkileyici gelmiyor! Konuştuğunuz kişilerde iyi bir intiba uyandırmak veya yaptığınız ödevleri bir üst seviyeye taşımak için eş anlamlı kelimeleri bilmeniz ve kelime haznenizi geliştirmeniz çok önemli. Bu yazımızda sık sık kullanılan on beş kelimenin eş anlamlılarını derledik.
Eş Anlamlı Fiiler
- Begin/Start/Launch/Initiate something: Başlatmak
The soldiers will begin the operation at midnight. / Askerler operasyonu gece yarısı başlatacak.
Start when you’re ready. / Hazır olduğunuzda başlayın.
The police confirmed that an inquiry has been launched. / Polis bir soruşturma başlatıldığını doğruladı.
There are many ways to initiate a conversation. / Bir muhabbet başlatmanın birçok yolu var.
- Cut / Slice / Chop: Kesmek
Can you please cut me a piece of that delicious pie? / Bana o leziz turtadan bir dilim kesebilir misin?
How thick do you want me to slice the meat? / Eti ne kadar kalın kesmemi istersin?
You chop the wood and I’ll go cook the dinner. / Sen odun kes, ben de gidip yemek yapayım.
- Collect / Gather / Hoard : Toplamak, biriktirmek
I helped a woman who had been trying to collect money for a bus ride. / Otobüs bileti için para biriktirmeye çalışan bir kadına yardım ettim.
Tourists gather here every evening to enjoy the sunset. / Touristler gün batımını izlemek için her gün buraya toplanıyor.
I must resist the urge to hoard more clutter. / Daha fazla ıvır zıvır biriktirme dürtümü yenmeliyim.
- Love / Like / Admire / Fancy: Sevmek
I love your smile as it is brighter than sunshine. / Güneş ışıklarından daha aydınlık olan gülüşünü seviyorum.
I liked the man, and I felt I could trust him. / Adamı sevdim ve ona güvenebileceğimi hissettim.
Do not mistake me, I admire the house, but I don’t think I could afford it. / Beni yanlış anlama, evi sevdim ama karşılayabileceğimi düşünmüyorum.
You must learn how to enjoy life and fancy anything that’s in your way too. / Hayattan keyif almayı ve karşına çıkabilecek şeyleri sevmeyi öğrenmelisin.
- Cry / Weep / Sob: Ağlamak
Quit crying like a baby. / Bebek gibi ağlamayı kes.
I tried not to weep when I hear his death. / Öldüğünü duyduğum zaman ağlamamaya çalıştım.
She began to sob aloud. / Yüksek sesle ağlamaya başladı.
Eş Anlamlı Sıfatlar
- Rich / Affluent / Wealthy / Prosperous: Zengin
The gap between rich and poor has never been this big. / Zengin ve fakir arasındaki uçurum hiç bu kadar büyük olmamıştı.
Some of our customers are more affluent than you can imagine. / Bazı müşterilerimiz tahmin edemeyeceğin kadar zengin.
Who’s the most prosperous person in this town? / Bu şehirdeki en zengin kişi kim?
- Happy / Cheerful / Delighted: Mutlu
I felt much happier on the day I left you than when I met you. / Seni terk ettiğim gün seninle tanıştığım günden çok daha mutlu hissettim.
I was as cheerful as a child can be. / Bir çocuğun olabileceği kadar mutluydum.
I’m delighted to tell you that you have won the award. / Ödülü kazandığını söylemekten çok mutluyum.
- Concerning / Worrying / Alarming: Endişe verici
The current situation in the Middle East is concerning. / Ortadoğu’nun günümüzdeki siyasi durumu endişe verici.
The most worrying trend is the sharp decline in the number of the educated people. / En endişe verici trend eğitimli insanların sayısındaki büyük düşüş.
The death toll is increasing in an alarming rate. / Ölü sayısı endişe verici bir hızla artıyor.
- Gross / Disgusting / Repulsive: İğrenç
He peed himself? That’s gross! / Altına mı işemiş? İğrenç!
The smell was so disgusting that I had to leave the room. / O kadar iğrenç kokuyordu ki odayı terk etmek zorunda kaldım.
You little, repulsive rat! / Seni küçük, iğrenç fare!
- Quiet / Peaceful / Calm: Sessiz, sakin
I work in a small, quiet office. /Küçük, sakin bir ofiste çalışıyorum.
I dream of a peaceful house in the middle of a forest. / Ormanın içinde sessiz bir evin hayalini kuruyorum.
He got retired and moved to a calm city. / Emekli olup sakin bir şehre taşındı.
Öğrendiklerinizi unutmamak için bir an önce pratiğe dökmeniz çok önemli. Bu yüzden hemen bir Cambly hesabı oluşturun ve ana dili İngilizce olan eğitmenlerle hemen konuşmaya başlayın! Ücretsiz deneme dersi için tıklayın!
Eş Anlamlı İsimler
- Problem / Issue / Trouble: Sorun
The company is having financial problems. / Şirket finansal sorunlar yaşıyor.
The government is facing major economic issues. / Hükümet büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıya.
I don’t mean to be any trouble. / Sorun yaratmak istemem.
- Answer / Response / Reply: Cevap
There are no short answers to the question of how to be happy. / Nasıl mutlu olunur sorusunun kısa cevapları yok.
You can see your incorrect responses in the multiple-choice test. / Çoktan seçmeli sınavda verdiğin yanlış cevapları görebilirsin.
Her reply was simple. ‘No,’ she said. / Cevabı basitti. “Hayır,” dedi.
- Competence / Ability / Proficiency / Skill: Yetenek
He trusts in the competence of his doctor. / Doktorunun yeteneklerine güveniyor.
Educators instruct a diverse group of students with different abilities in the same classroom. / Öğretmenler, farkı yetenekleri olan çeşitli öğrencilere aynı sınıfta ders veriyor.
I’m surprised by your proficiency at the game. / Oyundaki yeteneklerine şaşırdım.
Poker is a game of luck and skill. / Poker, şans ve yetenek oyunudur.
- Contagion / Infection / Transmission: Bulaş, bulaşma
Corona is a disease spread by contagion. / Korona, bulaşma ile yayılan bir hastalık.
The infection risk of HIV is higher in those who share needles. / İğne paylaşan insanlarda HIV bulaşma riski daha yüksektir.
We should prevent the transmission between patients. / Hastalar arasındaki bulaşı engellemeliyiz.
- Debate / Discussion / Argument: Tartışma
Our chat about the American politics eventually turned into a heated debate. / Amerikan siyasetiyle ilgili muhabbetimiz eninde sonunda ateşli bir tartışmaya döndü.There was a lot of discussion about the report. / Rapor hakkında birçok tartışma vardı.The incident has triggered arguments. / Olay tartışmaları tetikledi.
Nice article!