G ile Başlayan Phrasal Verb’ler (Deyimsel Fiiller)
İngilizce filmlerdeki diyalogları anlamak ister misiniz? Veya en sevdiğiniz şarkının sözlerini? Peki ya ana dili İngilizce olan biri gibi konuşmak? Bütün bunlara cevabınız “evet” ise sizi böyle alalım!
Günlük konuşma dilinin ayrılmaz bir parçası olan phrasal verb’leri bilmek hem dinleme hem de konuşma becerilerinizi geliştirmeniz için oldukça önemli. Ancak bu kalıpları tamamen oturtabilmeniz için pratik yapmanız gerek. Biz, “G” harfi ile başlayan bazı phrasal verb’leri sizin için derledik. Siz de verdiğimiz örnek cümlelere çalışarak pharasal verb haznenizi geliştirebilirsiniz!
Not: “E” ile başlayan phrasal verb örnekleri için tıkla!
Get along (with someone)
- to have a friendly relationship, or some kind of chemistry with someone / bir kişi ile iyi anlaşmak
You two seem to get along well together. (İkiniz çok iyi anlaşıyor gibi gözüküyorsunuz.)
Get away (with something)
- to do something illegal or immoral and not get caught or punished / kötü bir şey yaptıktan sonra paçayı kurtarmak, yanına kar kalmak
I’ll never let you get away with what you have done! (Yaptığının yanına kar kalmasına izin vermeyeceğim!)
- to receive only a small punishment for something / yaptığı bir şey için çok az ceza almak
Simon finally pleaded guilty to murder and got away with three years in prison. (Simon sonunda cinayet işlediğini kabul etti ve sadece üç yıl hapis cezası aldı.)
Get down to
- to start to actually do something / işe koyulmak
That’s enough chatting. It’s time to get down to work! (Bu kadar gevezelik yeter. Şimdi işe koyulma zamanı!)
Get off
- to leave (bus, train, plane) / (otobüsten, trenden, uçaktan) inmek
The two young women got off at that stop. (İki genç kadın o durakta indiler.)
- to finish work and leave the place where you work at the end of the day / paydos edip iş yerinden çıkmak
I usually get off from work at six o’clock. (İşten genellikle altıda çıkıyorum.)
Get over
- to recover from (illness, unpleasant experience) / bir hastalığı, kötü bir olayı veya durumu atlatmak
It’s taken me a week to get over the flu. (Gribi atlatmak bir haftamı aldı.)
She never got over the death of her son. (Oğlunun ölümünü hiçbir zaman atlatamadı.)
Give away
- to give something free of charge / armağan etmek, bağışlamak
The teacher gave away most of his books. (Öğretmen çoğu kitabını bağışladı.)
- to reveal something / açığa çıkarmak, ele vermek
Her voice gave away how she felt. (Sesi, nasıl hissettiğini ele verdi.)
The names of the witnesses will not be given away. (Tanıkların adları açığa çıkarılmayacak.)
Give up
- to stop doing something, especially something that you do regularly / düzenli olarak yaptığın bir şeyi bırakmak
She gave up her job and started writing novels. (Yaptığı işi bırakıp roman yazmaya başladı.)
- to admit defeat / yenilgiyi kabullenmek, vazgeçmek
I’m not going to just give up. (Öylece vazgeçmeyeceğim.)
Evet, Rick Astley’lendiniz! 🙂
Go after

- to pursue, to try to obtain something / bir şeyin peşinden koşmak, elde etmeye çalışmak
He went after his dreams and became a poet. (Hayallerinin peşinden koştu ve şair oldu.)
Go against
- to oppose, or disagree with, something or somebody / bir kişiye ya da bir şeye karşı çıkmak, ters düşmek
She was scared to go against her father’s wishes. (Babasının isteklerine karşı çıkmaya korkuyordu.)
Voting for this party goes against her political views. (Bu partiye oy vermek siyasi görüşüne ters düşüyor.)
Grow apart
- to stop having a close relationship; become more distant / bir kişiyle kopmak
We used to be close friends but we’ve grown apart since I left Turkey. (Eskiden yakın arkadaştık, ancak ben Türkiye’yi terk ettiğimden beri koptuk.)
Grow up

- to change from being a child to being an adult, or from being an immature adult to being a mature adult / büyümek (çocukluktan yetişkinliğe veya toyluktan olgunluğa)
You aren’t a kid anymore; you need to grow up. (Artık çocuk değilsin, büyümen gerek.)
Get in
- to enter a place or a car, train, etc. / bir yere girmek veya arabaya, trene, vs. binmek
We managed to get in through a window. (Pencereden içeri girmeyi başardık.)
Get rid of
- to get free of, to eliminate / bir şeyden kurtulmak, bir şeyi ortadan kaldırmak
He was finally able to rid himself of all financial worries. (Sonunda tüm maddi kaygılarından kurtulabildi.)
Let’s get rid of that old car. (Haydi o eski arabadan kurtulalım.)
Bu yazımızda sık kullanılan bazı örnekleri listeledik, fakat phrasal verb’lerin sayısının 10.000’den fazla olduğu biliniyor. Bu gözünüzü korkutmasın! İngilizcede en sık kullanılan phrasal verb’leri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Siz de bol bol cümle okuyarak ve konuşmalarınızda phrasal verb’lere yer vererek pratik yapmaya devam edebilirsiniz.
Konuşma pratiği için Cambly’ye kaydolabilir, ana dili İngilizce olan eğitmenlerle öğrendiklerinizi pekiştirebilirsiniz.
Üstelik Cambly yapay zeka destekli öğrenme asistanı Cambly AI ile pratik yapmak, iş İngilizcesi, sık kullanılan deyimler, İngilizce iş görüşmeleri için öneriler gibi pek çok konuda e-kitaplara sahip olmak ve YouTube canlı derslerine katılmak tamamen ücretsiz! Harekete geçin, İngilizce öğrenme yolculuğunuza ilk adımı bugün atın.