Habercilikte En Çok Kullanılan İngilizce Haber Terimleri
İngilizce öğrenmenin birçok farklı yolu var; basın ve yayın organlarını takip etmek de bunlardan sadece biri. Ancak haberleri, gazete ve dergileri takip etmek öyle alt yazısız dizi ya da film izlemeye benzemez.
Çünkü bu yayınlarda kullanılan dil gündelik dilden biraz farklı, terim ağırlıklıdır. Bu nedenle habercilikte en çok kullanılan İngilizce kelimeler ile ilgili önceden kısa bir çalışma yapmakta fayda var. Aşağıda verilen terimler size bu konuda yardımcı olacaktır.
https://blog.cambly.com/tr/yabanci-haberler-ile-ingilizce-ogrenmek/
A
Aid flights: Yardım uçuşları.
Article: Makale.
Add: Eklemek. Daha önce yazılmış ya da henüz yazılmakta olan bir yazıya ek yapmak anlamında kullanılır.
Amendment: Yasa değişikliği.
Assignment: Görev, haberciye görevle ilgili verilen talimat.
Attribution: Bir hikâyedeki kaynak ya da alıntı yapılan kişi.
B
Banner: Afiş, flama, pankart, çığlık. Bir gazete sayfasının tamamını ya da bir yazının üst kısmını kaplayan başlık.
B copy: B kopya. Yazılmış bir hikâyenin son tarihine yakın bir olay ya da durumu, hikâyenin bütününü işleyebilmek amacıyla, son kısma eklemek.
Beat: Yenmek, üstünlük. Röportaj yapacak kişiye atanan alan. Ayrıca habercilikte “özel bir hikâye” anlamına da gelir.
Break: Mola, fren, bir haberdeki kesinti.
Breaking news: Son dakika haberleri.
Bright: Bir haberdeki kısa, eğlenceli hikâye.
Bulldog: Erken baskı ya da bir gazetenin ilk baskısı.
Byline: Haberi hazırlayan muhabirin adı. Genellikle yayınlanan makalenin üst kısmında yer alır.
Be sentenced to life imprisonment: Ömür boyu hapis cezasına çarptırılmak.
Bilateral talks: İkili görüşmeler.
By-election: Ara seçim.
C
Candid camera: Gizli kamera.
Chemical warfare: Kimyasal savaş.
Constitution: Anayasa.
Coup d’etat: Hükümet darbesi.
Crucial: Hayatî, önemli.
Column: Köşe yazısı.
Columnist: Köşe yazarı.
Cold Type: Resim ve metinlerin fotoğraf kâğıdı üzerine yapıştırılıp elektronik olarak baskı tesisine iletilmesi. Üretilen sayfaların baskı yapmak için metal plakalar olarak çıktığı yer.
Crony journalism: Yandaş habercilik.
Crop: Kırpmak, kesmek. Bir resim ya da haberden istenmeyen kısımların kesilmesi.
Cutline: Bir resim altında yer alan açıklayıcı kısım.
D
Dateline: Veri çizgisi. Bir haberin başlangıcındaki tarih ve konu.
Deadline: Son teslim tarihi.
Death-knock: Kelime olarak Türkçeye çevrilmiş şekli; ölüm vuruşu. Habercilikte ölümlü bir vakada, röportaj için ölen kişinin yakınının evine çağrılmak için kullanılır.
Dead toll: Ölüm oranı.
Decisive measures: Kesin tedbirler.
Deck: Haberi özetleyen manşet.
Defamation: Birinin itibarına zarar verecek yazılı bilgiler.
DPS (Double Page Spread): Çift sayfaya dağılmış, yayılmış bilgi.
E
Ease tension: Tansiyonu düşürmek, gerilimi azaltmak.
Envoy: Delege.
European Union: Avrupa Birliği.
European Court of Human Rights: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi.
Editor: Matbaa ya da yayın için bilgi hazırlayan kişi.
Embed: Gömmek, belirli bir içeriğin bir web sayfasından başka bir web sayfasına yerleştirilmesi.
Encryption: Şifreleme. Yalnızca abone olup ödeme yapan kişilerin izlemesine fırsat verme.
Endnote: Makalenin sonunda yazarın kimlik bilgilerini belirten metin.
e-tail: Kâr amacı gütmeyen çevrimiçi ya da online satış.
e-zine: Sadece elektronik olarak yayınlanan dergi.
F
Feature: Özellik, asıl şey, önem vermek. Daha derin ve detaylı hazırlanmış makale.
Fisk: Bir makalenin ayrıntılı analizi, eleştirisi.
Finance ministry: Maliye bakanlığı.
Flash: Yeni bir olayla ilgili kısa haber.
Flatplan: Makalelerin nerede hazırlandığını gösteren sayfa planı.
Follow-up: Önceden bilinen bir haberin güncellenmesi.
Font: Yazı tipi.
Freelancer: belli bir işverene bağlı kalmadan serbest çalışan kişi.
Free to air: Ücret ödemeden TV servisinden faydalanma.
FTP (File Transfer Protocol): Dosya aktarım protokolü. Bilgisayarınızdaki dosyaları bir web sunucusuna aktarmak için kullanılan bir taşıma yöntemi.
For better or for worse: İyisiyle kötüsüyle.
G
General amnesty: Genel af.
Goodwill gesture: İyi niyet göstergesi.
Get: Özel bir röportaj.
GIF (Graphics Interchange Format): Grafik değişim biçimi. Metin içeren görüntüler barındıran bir tür sayısal resim saklama dosyası.
Gloss Goat-Choker: “Keçi gerdanı parlatıcı” şeklinde çevrilir. Ancak yazarı övmek için hazırlanmış uzun ve boğucu makale anlamında kullanılır.
Geotagging: Coğrafi etiketleme. İçeriğe ilişkin coğrafi etiketin medyada yayınlanması.
Grip: Set işçisi. Televizyon kamerası ekipmanını kullanan, ayarlayan, hareket ettiren kişi.
Gutter Press: Sansasyonel habercilik.
H
Hed: Yazının son hâlini almadan önce gönderilen ve başa getirilmesi gereken makale.
Hard Copy: Basılı kopya
Headline: Başlık.
Human rights abuses: İnsan hakları suçları.
Homepage: Ana sayfa.
Hyperlink: Köprü, kullanıcıyı başka bir sayfaya yönlendiren bağlantı.
HTML (Hyper Text Mark-up Language): Hiper metin işaretleme dili. Web sayfalarının tasarımı için kullanılan bir programlama kodu.
Handout: Kelime olarak “sadaka” şeklinde çevrilir. Tanıtım amaçlı, yayınlanmak üzere bir gazeteye gönderilen haber anlamına gelir.
Hard News: Canlı ve güncel haberler.
I
Insert İlave etmek.
Investigative Reporting: Araştırmacı raporlama. Kaynakların gizli kalmasını istediği olayları ortaya çıkarmak için yapılan araştırma tekniği.
In plain clothes: Sivil kıyafetli.
İnternal turmoil: İç karışıklık.
I-frame: Bir web sayfasının başka bir web sayfası içerisine eklenmesine izin veren bir HTML etiketi.
Impressions: İzlenimler, gösterimler. Kampanyadaki bir reklamın görüntülenme sayısı.
Intro: Giriş.
Inventory: Envanter, stok, bir web sitesinde belli bir zaman içerisindeki reklam içeriği.
J
Jump: atlamak, bir hikâyenin bir sayfadan başka bir sayfaya devam etmesi.
Journal: Dergi, gazete.
Journalist: Gazeteci.
Journalism: Habercilik.
Joost: Skype ve Kazaa programcıları tarafından oluşturulmuş etkileşimli televizyon yazılımı.
JPEG (Joint Photographic Expert Group): Ortak fotoğraf uzman grubu. Web üzerinde kullanılan resim dosyası türü.
Jump-line: Atlama, çizgisi, haberin devamı için bir sonraki sayfaya atlamayı belirten çizgi.
Judicial: Yargı.
Justice minister: Adalet bakanı.
K
Kerning: Metin üzerindeki iki karakter arasında yer alan aralık.
Kicker: Golcü. Bir yazıda metinden daha büyük ve belirgin yazılan, ana konuyu belirten ilk cümle ya da kelime grubu anlamına gelir.
Kill: Türkçe çevirisi öldürmektir. Hazırlanmış bir haberin ya da makalenin kullanılmaması anlamında kullanılır.
Kill Fee: Öldürme ücreti şeklinde çevrilir. Habercilikte kullanılan anlamı; gazeteciye kullanılmayan makalesi için ödenen düşük ücrettir.
L
Labor unions: İşçi sendikaları.
Lead: Bir haberin ilk paragrafı.
Localize: Yerel topluluk içerisinde bölge dışındaki olaylara karışmış kişileri vurgulamak.
Layout: Sayfa düzeni, yerleşimi. ;
Layout Sub-Editor: Sayfa düzenleme konusunda uzmanlaşmış kişi.
Leader: Lider, bir gazetenin görüşünü belirten makale.
Leading Questions: Öncü sorular. İçerisinde cevabı barındıran sorular.
Legacy Media: Eski medya. 20.yy’ın ikinci yarısındaki tek yönlü radyo, televizyon, gazete ve dergilerden oluşan medyayı ifade eden terim.
Libel: Hakaret davası.
Lobster shift: Istakoz vardiyası. Bir yayının basılmasından sonra çalışılan saatlere verilen isim.
Location Based Services: Konum tabanlı hizmetler. Mobil cihaz uygulamasında konumunuzu kullanarak sizi dilediğiniz yere götürmeye yarayan servis.
Long Lead Magazines: Uzun vadeli dergiler.
Long Tail: Bir haberi arşivde erişilebilir bir şekilde tutma.
M
Mark: Düzeltme.
Mass media: Kitle iletişim araçları.
Masthead: Editoryal sayfa. Gazetenin adı, adresi ve çalışanları ile ilgili resmî açıklama.
Morgue: Morg, gazete kütüphanesi.
Martini Media: Her an her yerde bulunabilen medya.
Microblogs: Özel tartışmalarla ilgilenen bloglar.
Military success: Askeri başarı.
Minority government: Azınlık hükümeti.
Minister of interior: İçişleri bakanı.
Moblogging: Cep telefonundan gönderilen verileri kullanarak bir bloğa katkıda bulunma, içerik ekleme.
Multimedia: Aynı anda ses, görüntü ve metinlerin sunulan yayın şekli.
Multiplex: Birkaç kanaldan oluşan karasal TV yayını.
N
National Intelligence Service: Ulusal İstihbarat Teşkilatı.
News Hole: Haber deliği, gazetelerde yer alan reklam dışı materyaller.
Navigation: Gezinme, navigasyon.
Networked journalism: Ağ bağlantılı gazetecilik.
News agency: Haber ajansı. Gazete ve dergilere haber satan şirket.
Newspaper society: Gazete topluluğu.
NIB: Bir haberin hızlı bir özeti.
No fly zone: Uçuşa yasak bölge.
O
Off the record: Kayıt dışı. Bir bilginin muhabire, kayıt almayacağı güvencesiyle anlatılması.
Off diary: Beklenmedik bir haber.
Off the floor: Bir sayfanın tamamlandığını belirten terim.;
Official visit: Resmi ziyaret.
On diary: Planlanmış haber.
On spec: Sadece gerektiğinde kullanılacak olan.
On the record: Bir haberde kullanılmak üzere kaynak tarafından doğrudan, kayıt altında alınan bilgi.
Ontology: Ontoloji. Temel sorunu varlık olan felsefi yaklaşım.
Open ID: Açık kimlik.
Open source software: Açık kaynaklı yazılım. Başkalarının geliştirmesine izin veren açık kodlu yazılım.
Operating system: İşletim sistemi.
P
Parliamentarian: Parlamenter, milletvekili.
Political asylum: Siyasi iltica.
Pact: Bağımsız sinema ve televizyon yapımcılarını temsil eden endüstri kuruluşu.
Paste up: Sayfaların matbaaya gitmek için metal plakalara çekilerek fotoğraflanması.
Pay per view: Görüntüleme başına yapılan ödeme.
PDA (Personal Digital Assistant): Kişisel dijital asistan.
PDF (Portable Document Format): Taşınabilir belge biçimi.
Peer to peer: Kelimenin Türkçesi; eşler arası. Kullanıcıların kendi bilgisayarında bulunan kaynakları doğrudan başkaları ile paylaştığı bir ağ anlamında kullanılır.
Perl: Web uygulamaları geliştirmek için kullanılan, üst düzey bir programlama dili.
Photo blogging: Fotoğraf bloglama. Bir bloğa fotoğraflar ekleyerek katkıda bulunma.
Photoshop: Fotoğrafları düzenlemek için kullanılan bilgisayar programı.
Pica pole: Pika direği. Yazım odalarında matbaacılar tarafından pikaları ölçmek için kullanılan metal cetvel.
Pitch: Alan, saha. Bir muhabir tarafından editöre tavsiye edilen hikâye konusu.
Pixel: Kamera ve fotoğraflardaki görüntü kalitesini ifade eden bir ekran ölçümü.
Platform: Habercilikte diğer uygulamaların üzerine kurulu olduğu donanım ya da yazılımı ifade eder. Windows PC; bilgi işlem platformlarına, Android ve Iphone WebOS’u mobil platformlara örnek verilebilir.
Podcasts: Bir bilgisayara veya taşınabilir bir ortam yürütücüsüne indirmek için internette, genellikle seri kod olarak sunulan dijital bir ses dosyası.
Point size: Nokta boyutu, tip yüzü boyutu.
Pop under: Web tarayıcı penceresinin altında açılan bir web reklam penceresi.
Pop behind: Web tarayıcı penceresinin gerisinde açılan bir web reklam penceresi.
Pop-up: Aniden belirmek, habersiz gelmek. Aniden ekranda açılan bir web reklamı. Pop-up’lar açılır pencere engelleyicisi ile engellenebilir.
Post: Gönderi, bir blog ya da siteye eklenen yorum.
Pork: Kelime olarak domuz eti olarak çevrilse de habercilikte; gerektiğinde kullanılmak üzere saklanan malzeme anlamına gelir.
Pool: Havuz, belli sayıda raportör ve fotoğrafçının içerisinde bulunduğu sistem.
Price hikes: Zam, fiyat artışı.
Press release: Basın bülteni, tanıtım broşürü, yayınlanmak üzere haber medyasına verilen haber.
Press conference: Basın Toplantısı.
Puff piece/ Puffery: Tanıtım öyküsü.
Q
QuarkXPress: Masaüstü yayıncılık programı.
Quote: Alıntı, haberde kaynağının verdiği bilgilerin kayıt altına alınması.
R
Relevant: Konu ile ilişkili.
Retain a lawyer: Avukat tutmak.
Review: İnceleme.
Roundup: Hesabı yuvarlamak. Trafik kazası, polis raporu ve hava durumu gibi iki ya da daha fazla olayı ortak bir haberde birleştirmek.
Radio spectrum: Radyo spektrumu. Alınabilecek radyo frekanslarının toplam kapasitesi.
Rate card: Yayıncı tarafından belirlenen reklam ücreti listesi.
Reader: Okuyucu.
Relational database: İlişkisel veri tabanı. Saklanan bilgi öğeleri arasındaki ilişkileri tanımak amaçlı yapılandırılan veri tabanı.
Red letter: Kırmızı harf, özel veya büyük ilgi gören bir olayla ilgili haberin kırmızı renkle basılması.
Refer: Bir yayın içerisine eklenmiş, ilgili başka bir olaya işaret eden kısa özet.
Reporter: Muhabir, haber yazan ve araştıran kişi.
Reporters without borders: Sınır tanımayan muhabirler anlamına gelir. 1985 yılında kurulan ve dünyada basın özgürlüğü için mücadele veren kuruluş.
Roadblock: Barikat, ana sayfadaki tüm reklamların sadece bir reklamcıya verilmesi.
Rim editör: Çerçeve editörü, kopya editörü.
Retraction: Retraksiyon, sözünü geri alma, daha önce yayınlanmış bir haberin geri çekilmesi.
Run: Bir haber yayınlamak.
Revision: Revizyon. Gerçeklerle ve ek alıntılarla yeniden yazılmış haber.
Rich media: Flash, Java ve DHTML gibi etkileşimli multimedya içeriklerine izin veren resimler ya da fotoğraflar.
Ruby: Web siteleri oluşturabilen bilindik bir programlama dili.
Row back: Önceden yayınlanmış bir haberde yer alan hatayı belli etmeden düzeltmek.
Running story: Belli bir süre zarfında gelişen ya da gelişecek olan olaylar.
S
Sacred cow: Türkçesi; kutsal inektir. Yargılanmaması gereken düşünce anlamına gelir.
Sanctions: Yaptırımlar.
Scoop: İlk yayınlanan özel yayın.
Sensational journalism: Sansasyonel habercilik.
Sell: Sunum. Bir muhabirin, kendi öyküsünün önemi ve saygınlığı ile bir editörü etkilemesi.
Shirt tail: “Gömlek kuyruğu” şeklinde çevrilse de uzun bir haberin altına eklenen ilgili kısa öykü anlamına gelir.
Sidebar: İlgili başka bir haberin bir bölümünü vurgulayan hikâye. Kenar çubuğu.
Situation: Durum, devam eden bir olayı okuyucu için bir araya getiren ve durumu kısaca ortaya koyarak hatırlatan haber.
Source: Kaynak, haber için kayıt ve belgelerle bilgi sağlayan kişi.
Search box: Arama kutusu. Veri tabanında kullanıcıların arama yapmasına izin veren araç.
Slant: Eğimli, okuyucunun düşüncelerini etkileyecek yazı.
Split page: “Sayfayı ayır” olarak çevrilir, iç bölümün ön sayfası anlamına gelir.
Spadia: Ön sayfanın büyük bir kısmını kaplayarak rahatsız eden reklam.
Spike: Gönderilen bir makaleyi yayınlamak.
Sports reporter: Spor muhabiri.
Satellite television: Uydu televizyonu.
Server: Sunucu, bir web sitesine ait sayfaları barındıran bilgisayar.
Skyscraper: Web sayfasının bir tarafında beliren dikey afiş reklamı.
Stringer: Bir gazetenin çalışma kadrosunda bulunmayan, ihtiyaç hâlinde yarı zamanlı olarak tutulan muhabir.
Social bookmarking: Sosyal yer imi. Kullanıcıların belli web sitelerini saklamasına izin veren hizmet.
Social graph: Sosyal grafik.
Social media: Sosyal medya.
Social well-being: Toplumsal ferah.
Suppress the riot: Ayaklanmayı bastırmak.
Splash: Ön sayfa haberi.
Standfirst: Giriş paragrafı. Başlıktan hemen sonra haber hakkında bilgi veren metin satırı.
Sticky content: Kullanıcıların belli bir sitede mümkün olduğunca uzun süre kalmasını sağlayan içerik.
Streaming: Yayın akışı.
Sub editör: Habercilerin yazılarını kontrol eden ve manşet ekleyen kişi.
T
Threat to peace: Barışa yönelik tehdit.
Tabloid: Küçük gazete.
Tag: Etiket. Bir içeriği benzer başka içeriklerle ilişkilendiren veri.
Terrestrial television: Karasal televizyon.
Tight: Sıkı, reklamlarla çok kalabalık olan bir sayfada haber alanının azaltılması.
Tip: Raportöre güvenli bir şekilde iletilen bilgiler.
Taxonomy: Taksonomi, hiyerarşik sınıflandırma sistemi.
Teeline: Bir kestirme çeşidi.
U
UI (User Interface): Kullanıcı arabirimi.
Unique users: Benzersiz kullanıcılar. Tek tek siteyi ziyaret eden kullanıcılar.
Unanimously: Oy birliğiyle.
Unresolved murders: Faili meçhul cinayetler.
Upload: Yüklemek.
URL (Uniform Resource Locator): Değişmeyen kaynak bulucu. Bir web adresinin teknik adı.
V
Vlogger/ Video blogger: Çoğunlukla video kullanan blogger.
Verification: Doğrulama
Vertical search Engine: Dikey arama motoru.
Violation of human rights: İnsan hakları ihlali.
W
Warblogs: Politik, yanlı web kayıtları. Savaş blogları.
Weather reporter: Hava durumu muhabiri.
Webcasting: Web yayını.
Web mercials: Çevrimiçi haber sırasında yayınlanan reklamlar.
Webinar: Web konferansı.
Wire service: Gazete, radyo ve televizyon istasyonlarına kablo ile haber sağlayan istasyon.
Y
Yellow journalism: Yandaş habercilik.
Z
Zooming: Yakınlaştırma. Yakın ve geniş çekim yapabilen odak kullanma.
Habercilikte kullanılan İngilizce kelimeler yabancı dilinizi geliştirmekte faydalı olacaktır, fakat yabancı dil biliyorum diyebilmek için writing, reading, listening, talking; bütün beceriler aynı anda geliştirilmelidir. Bütün bu alanlarda gelişmek için Cambly gibi profesyonel bir İngilizce öğrenme platformundan yardım alabilirsiniz.
Cambly’de ana dili İngilizce olan eğitmenler ile online İngilizce konuşma pratiği yapabilir, eğitmeniniz ile güncel olayları konuşabilir, birlikte izlediğiniz haberleri tartışabilirsiniz.
Eğitmenlerle bire bir, özel ders veya 3 kişilik grup dersleri seçeneğinden size uygun olanını seçebilir, kurs sınıflarında sıra bekleyip kaybolmadan, trafikte zaman harcamaya gerek kalmadan dilediğiniz gibi sadece bir bilgisayar veya telefon üzerinden online uygulamayı kullanarak, 7/24 evinizin konforunda İngilizce öğrenebilirsiniz!
Öğrendiklerinizi ise ne kadar sık pratik ederseniz o kadar hızlı gelişirsiniz. Cambly yapay zeka destekli İngilizce öğrenme asistanı Cambly AI ile ücretsiz pratik yapmak için tıklayın! 😊