J ile Başlayan Phrasal Verbler (Deyimsel Fiiller)
Phrasal verbleri incelediğimiz serimizde bugün “J” harfindeyiz. Eğer seriyle ilk karşılaşmanızsa önceki harflere de mutlaka göz atın! Phrasal verbler veya Türkçe adıyla deyimsel fiiller nedir? Bazen fiiller edatlarla (preposition – in, on, at, by, vb.) veya zarflarla birleşerek bir tık farklı anlamlar kazanır. İşte bu farklı hallerine phrasal verb denir ve özellikle günlük konuşmanın olmazsa olmazıdır.
Çoğunlukla cümlenin anlamına bakarak bu kalıpların anlamını çıkarabilirsiniz. Ancak her zaman bu kadar kolay olmayabilir. Bu sorunun en iyi çözümü, örnek kullanımlarıyla birlikte farklı phrasal verbleri incelemek.
Lafı uzatmadan sizi J harfiyle başlayan phrasal verblerle baş başa bırakalım! İyi okumalar dileriz. 🙂
Jack up
- Raising a car to be able to do mechanical work / Tamir işleri için bir arabayı yükseğe kaldırmak
They jacked up the car to change the tires. / Tekerlekleri değiştirmek için arabayı kaldırdılar.
- Increase sharply / Sert şekilde artmak
As the foreign exchange rates changed, local shop owners jacked up their prices. / Döviz kurları değiştikçe yerel esnaf fiyatları artırdı.
- Ruin, hurt / İncitmek, zarar vermek
I jacked my ankle up while I was hiking. / Doğa yürüyüşü yaparken bileğime zarar verdim.
Jam up
- A stoppage or slowing of motion / Hareketin yavaşlaması veya durması, sıkışma
We should leave before the traffic jams up. / Trafik sıkışmadan çıkmamız lazım.
Sorry for the delay, the post office was jammed up. / Gecikme için kusura bakmayın, postanede sıkışıklık vardı.
Jazz up
- Make something more interesting, fancier / Bir şeyi daha ilginç kılmak, süslemek
I love your outfit, but you can jazz it up a bit. / Üstündekilere bayıldım ama biraz daha renklendirebilirsin.
Jeer at
- To make fun of / Dalga geçmek
The crowd jeered at the actor’s terrible performance. / Kalabalık oyuncunun berbat performansıyla dalga geçti.
Jerk around
- To treat badly and take advantage of someone, act foolishly / Birine kötü davranmak, kullanmak, alay etmek
I was tired of him jerking around, so I stopped talking to him. / Benimle oynamasından yorulmuştum, o yüzden onunla konuşmayı kestim.
Jet off
- To go by airplane to a destination / Bir yere uçakla gitmek, genelde apar topar
I wish I had time for a coffee, but I jet off to London in a few hours. / Keşke kahve içmeye zamanım olsaydı, ama birkaç saat sonra Londra’ya uçuyorum.
Join in
- To do an activity with people who are already doing it / Birilerinin halihazırda yaptığı aktiviteye katılmak
When he started crying, the others in the room joined in. / Ağlamaya başladığında odada bulunan diğerleri de ona katıldı.
We are playing volleyball, would you like to join in? / Voleyboy oynuyoruz, katılmak ister misin?
Join up
- Connect together / Bir araya getirmek
When you join up the clues, it becomes clear that he is the murderer. / İpuçlarını birleştirince katilin o olduğu açıkça ortaya çıkıyor.
- To meet someone as planned / Biriyle planlandığı gibi bir araya gelmek
We were both in Europe and joined up in Barcelona. / İkimiz de Avrupa’daydık ve Barcelona’da buluştuk.
- To work together to achieve something / Bir amaç uğruna birlikte çalışmak
They joined up their forces to complete the project. / Projeyi tamamlamak için güçlerini birleştirdiler.
Joke around
- Make jokes, try to be funny / Şakalaşmak, komik olmaya çalışmak
He’s the class clown, he likes to joke around. / O sınıfın soytarısıdır, şakalaşmayı sever.
Jot down
- Quickly write down / hızlıca yazmak, çiziktirmek
As I was listening to the lecture, I jotted down the important points. / Dersi dinlerken önemli noktaları hızlıca not alıyordum.
Jump at
- Accept something eagerly / Bir şeyi hevesle kabul etmek
You shouldn’t jump at the first offer you get. / Önüne ilk çıkan fırsata atlamamalısın.
Jump in
- Enter a conversation, join / Bir konuşmaya katılmak, atlamak
If you have an idea, feel free to jump in. / Bir fikriniz varsa istediğiniz gibi atlayıp belirtebilirsiniz.
Jump on
- Criticize, attack / eleştirmek, saldırmak
Her mom jumped on her even for small mistakes. / Annesi ufak hatalar için bile üzerine geliyordu.
- To attack someone physically / Birine fiziksel saldırıda bulunmak
Someone jumped on me and stole my wallet last night. / Dün gece biri üzerime saldırdı ve cüzdanımı çaldı.
Jump to
- Make a quick decision, act quickly / Hızlıca karar vermek, eyleme geçmek
Don’t jump to a conclusion without getting to know her first. / Onu tanımadan hemen bir sonuca varma.
Just about
- Almost / hemen hemen
I’m just about finished, please give me a second. / Neredeyse işimi bitirdim, lütfen bir saniye bekle.
Just in case
- In the event that something happens or does not happen / “Ne olur ne olmaz”
It probably won’t rain but take your umbrella, just in case. / Muhtemelen yağmur yağmayacak ama şemsiyeni al, ne olur ne olmaz.
İngilizcede en sık kullanılan phrasal verb’leri sizlerle paylaşmaya devam edeceğiz. Siz de bol bol cümle okuyarak ve konuşmalarınızda phrasal verb’lere yer vererek pratik yapmaya devam edebilirsiniz. Konuşma pratiği için Cambly’ye kaydolabilir, ana dili İngilizce olan eğitmenlerle öğrendiklerinizi pekiştirebilirsiniz.
Cambly, bire bir veya 3 kişilik grup olarak düzenlenen online dersleriyle dilediğin zaman dilediğin yerde İngilizceni geliştirme fırsatı sunuyor. Siz de hemen Cambly’ye kaydolun ve ana dili İngilizce olan eğitmenlerle İngilizce konuşma pratiği başlayın!