Satışçılar İçin İş İngilizcesi: Daha Profesyonel Görünmeyi Sağlayacak 5 İpucu
İngilizce bilmek, iş dünyasının her alanında olumlu etkiye sahip olsa da bazı kariyerler için durum biraz daha farklı: örneğin her şeyin iletişim üzerinden gerçekleştiği sales & marketing alanında, çalışanların İngilizce konuşması daha büyük bir markete erişim ve daha mutlu iş partnerleri demek. Bu alanda çalışan çalışanlarınıza uluslararası satış faaliyetlerinde İngilizce konuşurken yardımcı olacak beş ipucu.
1. Satış Terimlerini Öğrenmeliler
İş İngilizcesi, English for Specific Purposes (ESP) adında daha büyük bir kategorinin parçası. Bu kategorinin diğer bileşenleri arasında teknik İngilizce, turizm İngilizcesi veya bilimsel İngilizce gibi farklı başlıklar da var. Bu durum, aslında ana dili İngilizce olmayan kişiler için büyük kolaylık teşkil ediyor: muğlaklığı ortadan kaldırıyor, kelimeler için büyük bir veri tabanı oluşturuyor ve daha net iletişim kurabilmenizi sağlıyor. Bu yüzden çalışılan alanda kullanılan terimlere hakim olunmalı. Payment by installments (taksitle ödeme), sales pitch (satış konuşması), quote (verilen fiyat), supplier (tedarikçi) gibi terimleri öğrenerek çalışanlarınız karşı tarafla daha profesyonel bir iletişim sağlayabilirler.
2. Kültürlerarası Farklılıklara Dikkat Edilmeli
Multinational corporations (MCNs), Türkçesi ile çok uluslu şirketler, uluslararası satış faaliyetlerinin gittikçe daha kompleks bir hal aldığını, bunun sebebinin de kültür, değerler ve davranışların bölgeden bölgeye farklılık göstermesi olduğunu fark etmeye başladı. Bir kültüre ait satış pratiklerinin, kültürel ortamın biraz olsun değiştiği başka bir markette uygulanması, şirketlerin o marketlerde verimsiz ve yetersiz performans göstermesine sebep olabilir. Diğer bir deyişle, satış faaliyetlerinde karşılaşan zorluklar, yalnızca dil bariyerinden kaynaklanmıyor. Bu yüzden hedef marketteki kültürel farklılıkların ayırdında olmak büyük önem taşıyor.
Farklı kültürlerin en aktif şekilde gözlemlenebileceği alanlardan biri iş dünyası. Albers-Miller (1996), Hofstede (1991), Pollay ve Gallagher (1990) gibi teorisyenler, kültürün marketing faaliyetlerine dahil olan rolleri ve bu faaliyetlerde seçilen temaları etkileyen çok önemli bir faktör olduğu sonucunda. Kültüre dair her element, marketing ve profesyonel iletişimin bütün aşamalarına dahil olmuş durumda. Bu konuya dair ilginç bir örneğe, ALTO’nun Berlin’de düzenlediği bir etkinlikte değinildi. Gerber isimli bir bebek maması şirketinin Afrika’da satışa sunduğu ürün paketlerinde bebek fotoğrafı kullanması satışları olumsuz etkiledi; çünkü Afrika’daki marketing trendleri, ürün paketlerinde yalnızca içindeki malzemelere ait fotoğrafların bulunmasını öngörüyordu.
İşin marketing boyutunun yanı sıra kültür, şirketler arasında gerçekleşen görüşmelerde de oldukça etkili bir faktör. Kültürlerarası satış görüşmelerini inceleyen bir makalede bahsedildiği üzere, taraflar farklı kültürlere ait olduğu, bu yüzden de aynı düşünme, hissetme ve davranma örüntülerini paylaşmadığı zaman görüşmelerde varılan sonuç büyük ölçüde değişiyor. Örneğin, yine aynı makale high-context ve low-context kavramlarını ele alıyor. Buna göre; Amerika, Kanada veya Almanya gibi ülkelerde iş yapma stilleri low-context etrafında dönüyor -yani bu ülkelerde ilettiğiniz mesajın neredeyse “dijital” denilecek kadar basit olması ve bilgisayarların bile bu mesajları kolayca çevirebilmesi yeterli. Ancak Japonya, Çin, Brezilya, İspanya, İtalya, Suudi Arabistan gibi ülkeler high-context olarak adlandırılıyor. Bu bağlamda ilettiğiniz mesajın içeriği kadar bu mesajın nasıl iletildiği de büyük önem taşıyor. Yüz ifadeleri, jestler, ses tonu -kısacası tavır, bu dikkat edilmesi gereken konulardan. Kısacası iş İngilizcesi, mekanik bir araç değil. Bu dili kullanılırken yapılan satışlarda başarılı olabilmek için çalışanlarınızın iş partnerlerini iyi tanıması gerekiyor.
3. Konuşulan Gibi Yazılmalı
Forbes, etkili bir satış metni yazmak için paylaştığı on beş ipucu arasında nasıl konuşuyorsak o şekilde yazmamız gerektiğinden bahsediyor. Şirketin daha relatable ve daha az steril gözükmesi için kısa cümleler kurulmalı, “incredible,” “amazing,” “beautiful” veya “happy” gibi eğlenceli sıfatlar da tercih edilebilinir.
4. Çalışanlarınız Kendilerine Güvenmeli
Öz güven evrenseldir. High-Profit Selling: Win the Sale Without Compromising on Price adlı kitabın yazarı Mark Hunter, sahip olunan öz güvenin satış faaliyetlerini belirleyeceğini söylüyor. Satış sunumlarında öz güvenli ve istekli davranmanın etkisi üzerine odaklanan bir makaleye göre ise öz güvenli bir duruş sergilemek, inanılırlık ile doğru orantılı olduğu gibi satış performansını da olumlu etkiliyor. Dolayısıyla çalışanlarınız iş ortakları ile İngilizce iletişim kurarken kendilerine güvenmeliler. Bu da bizi bir sonraki ipucuna getiriyor.
5. Çalışanlarınız İngilizce Pratik Yapmalı
İngilizce konuşma becerisi ile öz güven arasında doğru orantı olduğunu öne süren bir makale, aynı zamanda akıcı bir şekilde İngilizce konuşmanın hem Türkiye’de hem de diğer ülkelerde büyük önem taşıdığı görüşünde. Bu beceriyi edinmek içinse yapılacak tek bir şey var: pratik. Araştırmalara göre konuşma pratiği yapan insanlar İngilizceyi çok daha iyi öğreniyor. Ayrıca bu sayede konuşma esnasında kısa süreli hafızalarında gramer, vurgu ve kelime bilgisi gibi dilbilimsel elementler arasında bağlantı kurabiliyorlar. Konuşma ve dinleme pratikleri arasında sağlıklı bir denge kurulan dersler, İngilizce becerilerini geliştirmede bir anahtar görevi görüyor.
Satış alanında çalışan çalışanlarınızın kendi alanlarında akıcı ve başarılı bir İngilizce konuşabilmeleri için en doğru adres Cambly.
Cambly, kullanıcılarına, ana dili İngilizce olan eğitmenler arasından benzer kariyerlere sahip olanları seçme şansı tanıyor. Bu sayede çalışanlarınız satış ve pazarlama alanında deneyimli eğitmenlerle bire bir İngilizce dersleri gerçekleştirebilir.
Şirketinizin sınırlarınızı genişletirken online eğitimin avantajlarından faydalanmak için Cambly Kurumsal Ekibi ile iletişime geçebilirsiniz.