En Popüler 20 İngilizce Atasözünü Öğreniyoruz
Birine ne kadar öğüt verirseniz verin boş. İnsan bazı şeyleri başına gelmeden anlamıyor. “Bir musibet bin nasihatten iyidir.” diye boşuna dememiş atalarımız. Ancak yine de biraz atasözü dinlesek fena olmaz. Ne de olsa çok şey biliyorlar, kolay değil tabii, yılların tecrübesi. Geçmişten günümüze kadar gelen ve bazen çok karmaşık durumları bile tek bir cümleyle özetleyen bu sözler sadece bize özgü değil. Birçok farklı dil ve kültürde kendine yer bulan atasözleri, anlamları bilinmediği zaman saçma cümleler gibi görünür. Bu nedenle İngilizce konuşurken akıcı ve anlaşılır bir şekilde iletişim kurabilmek için İngilizce atasözleri ve anlamları hakkında da bilgi sahibi olmak gerekir.
En Çok Kullanılan İngilizce Atasözleri
Yılların tecrübesiyle ortaya çıkan bilgece düşünce, genel kural ya da öğüt olarak kalıplaşmış özlü sözlere atasözü denir. Toplumca benimsenmiş olan bu sözler o toplumun alışkanlıkları, kültürü ve yaşam şeklinden etkilenerek ortaya çıkmıştır. Başka bir ülkeden gelen ve dilinizi çok iyi bilmeyen birine “Aç ayı oynamaz.” dediğinizi düşünsenize. Yüzünüze boş boş bakacak hatta daha kötüsü kendisine hakaret ettiğinizi düşünecektir. Siz de bu duruma düşmek istemiyorsanız İngilizce atasözleri ve anlamlarını bilmeden İngilizce biliyorum demeyin. Bütün hepsini bilmemiz mümkün olmasa da en azından çok sık kullanılanları öğrenin. İşte en popüler 20 atasözü ve anlamı;
- The squeaky wheel gets the grease.
(Gıcırdayan tekerlek yağlanır.)
Anlamı: Bizdeki “Ağlamayana meme yok.” sözü ile benzer anlama gelir. Herhangi bir şeyi elde etmek için peşini bırakmamak gerektiğini söyler.
- People who live in glass houses shouldn’t throw stones.
(Cam evlerde yaşayan insanlar taş atmamalı.)
Anlamı: Bizdeki “Dinime küfreden Müslüman olsa.” kullanımına benzer. Kişinin kendi kusurlarını görmeyip başkalarını aynı kusurla suçlamaması gerektiğini anlatır.
- Birds of a feather flock together.
(Bir (aynı) tüyün kuşları birlikte üşüşür.)
Anlamı: Bir nevi “Tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuş.” ya da “Körler sağırlar, birbirini ağırlar.” durumundan bahsedebiliriz. Benzer çıkarları ve ilgileri olan kişilerin birlikte hareket edeceği anlamına gelir.
- The early bird catches the worm.
(Erkenci kuş solucanı yakalar.)
Anlamı: “Erken kalkan yol alır.” atasözünün İngilizce versiyonudur. Erken kalkan kuş solucanı yakalar. Yapacağınız işe erkenden başlamanın işinizde daha çok yol almanızı ve daha başarılı olmanızı sağlayacağını anlatır.
- Never look a gift horse in the mouth.
(Armağan edilen atın ağzına(dişine) bakılmaz.)
Anlamı: “Beleş atın dişine bakılmaz.” diye de çevirebiliriz. Burada hediye gelen herhangi bir şeyde kusur aranmaması gerektiği ile ilgili nasihat veriliyor.
- Action speaks louder than words.
(Eylem sözcüklerden daha yüksek sesle konuşur.)
Anlamı: Bizim meşhur “Lafla peynir gemisi yürümez.” değil mi bu? Evet, kesinlikle aynı mesajı veriyor. Şunu yapacağım, bunu yapacağım diye vaatler vererek hiçbir iş yapılmaz, işin yapılması için eyleme geçmek gerekir. Öyle kuru sözle olmaz.
- If it ain’t broke don’t fix it.
(Kırılmadıysa tamir etme.)
Anlamı: Bunun özeti; fazla kurcalama. Kırık değilse tamir etme, çünkü zaten sağlam olan işleyen bir düzeni tamir edeyim derken bozabilirsiniz. Hem zaten sağlamsa tamire de ihtiyaç yok.
- Easy come, easy go.
(Kolay gelen, kolay gider.)
Anlamı: Ne kadar da doğru ve anlamlı bir söz. Bizdeki karşılığı “Haydan gelen, huya gider.” Emek harcamadan kolayca gelen şeylerin kolayca gideceği, düşünülmeden harcanacağını söylüyor.
- Don’t bite the hand that feeds you.
(Seni besleyen eli ısırma.)
Anlamı: “Besle kargayı oysun gözünü.” karakterindeki insanlara nasihat niteliğindedir. Kabaca “Yediğin kaba tükürme.” anlamında kullanılır. Ekmek yediğimiz yere nankörlük etmememiz gerektiğini öğütler.
- Don’t judge a book by its cover.
(Bir kitabı kapağına göre yargılama.)
Anlamı: Bir kitabın sadece dış görünüşüne bakarak içeriği ile ilgili hüküm vermeyin. Yani, “Kimseyi dış görünüşüne göre yargılamayın.” diyor.
- A picture is worth a thousand words.
(Bir resim binlerce kelimeye değer.)
Anlamı: Uzun cümlelerle ancak anlatılabilecek bir durum ya da olayın tek bir resimle ya da küçücük bir şeyle anlatılabilmesi durumunda kullanılır.
- The grass is always greener on the other side of the fence.
(Çitin diğer tarafındaki çim her zaman daha yeşildir.)
Anlamı: Aynı şeyin bizde bulunmasına rağmen başkasındakinin daha değerli görünmesi durumunda kullanılır. “Komşunun tavuğu komşuya kaz görünür.” ile benzer anlam taşır.
“Davulun sesi uzaktan hoş gelir.” anlamı da vardır. İşin içinde olmayınca bazı işlerin uzaktan daha kazançlıymış gibi göründüğünü söyler.
- An apple a day keeps the doctor away.
(Günde bir elma doktoru uzak tutar.)
Anlamı: Bizim “Güneş girmeyen eve doktor girer.” ile benzer bir mesaj veriyor. Elma oldukça sağlıklı ve bol vitaminli bir meyvedir. Günde bir elma yiyenin daha az doktor ziyareti yapacağını yani sağlıklı beslenenin daha az hastalanacağını söylüyor.
- Rome wasn’t built in a day.
(Roma bir günde kurulmadı.)
Anlamı: “Sabreden derviş muradına ermiş.” sözüne benzer. Bazı işlerin gerçekleşmesi için sabırlı olmak gerektiğini öğütler.
- Curiosity killed the cat.
(Kediyi merak öldürdü.)
Anlamı: Başımıza ne gelirse meraktan gelir mesajı veriyor. Fazla merak iyi değildir, sizi çok ilgilendirmeyen konularda çok meraklı olmak size zarar verebilir.
- Stolen fruit is the sweetest.
(Çalıntı meyve en tatlıdır.)
Anlamı: Türkçedeki “Yasak olan güzeldir” sözüne benzer. Yasaklanan şeyin daima çekici ve güzel görünüyor olduğunu anlatır. Bir şey zararlı ya da yanlış olduğu için yasaklanmıştır. Güzel ya da heyecanlı görünüyor olması onun doğru olduğunu göstermez diye uyarıda bulunuyor.
- We must learn to walk before we can run.
(Koşmadan önce yürümeyi öğrenmeliyiz.)
Anlamı: Bizim dilimizde de aynen çevrildiği gibi kullanılabilen İngilizce atasözleri arasında yer alır. Zor bir işe başlamadan önce o işle ilgili temel ve basit becerileri öğrenmemiz gerektiğini söylüyor.
- Don’t make a mountain out of a molehill.
(Köstebek yuvasını dağ yapma.)
Anlamı: Küçük bir problemi büyütüp çözümlenemeyecek bir halmiş gibi göstermeyin yani abartmayın diyor. Tıpkı bizim “Pireyi deve yapma.” nasihatinde olduğu gibi.
- Don’t bite off more than you can chew.
(Çiğneyebileceğinden fazlasını ısırma.)
Anlamı: Türkçede buna “Yutamayacağın lokmayı ağzına alma.” diyoruz. Baş edebileceğinizden daha fazla iş yükü almamayı tavsiye ediyor.
- If you scratch my back, I’ll scratch yours.
(Eğer sırtımı kaşırsan ben de seninkini kaşırım.)
Anlamı: “Al gülüm ver gülüm.” birinden karşılığını alacağı teminatını vererek yardım istemeyi ifade eder. Kısacası, sen bana yardım edersen ben de sana yardım ederim.
Atasözleri kültürden kültüre, milletten millete farklılık gösterir. Bir topluma ait bu özlü sözleri bilmeniz o toplumu daha yakından tanımanızı sağlar. İşte bu sebeple İngilizce atasözleri ve anlamlarını bilmiyorsanız tam anlamıyla İngilizce biliyorum diyemezsiniz. Yani durumu, “We must learn to walk before we can run.” şeklinde özetleyebiliriz. İngilizcede hem yürümeyi hem de arkanıza bakmadan koşmayı istiyorsanız Cambly online İngilizce kursu ile tanışın. Cambly ile ana dili İngilizce olan Amerikalı ve İngiliz eğitmenlerle online konuşma pratiği yaparak yabancı dilinizi geliştirin. Kendi eğitmeninizi kendiniz seçebilir, ders programınızı müsaitliğinize göre ayarlayabilirsiniz. Nasıl diye sormayın. Cambly’ye kayıt olun ve “blog100” kodu ile 10 dakikalık ücretsiz deneme dersine katılıp farkı kendiniz görün.