Paris’te Gezilecek Yerler
‘Aşıklar Kenti’ denince aklınıza ilk neresi geliyor? Şüphesiz ki; o büyülü atmosferi, birçok filme ev sahipliği yapmış kartpostal gibi caddeleri ile Fransız kültür ve mimarisinin buram buram hissedildiği Paris… Fransa’nın başkenti aynı zamanda Avrupa’nın en ünlü ve en çok turist alan şehirlerinden biri; Paris. Aşkın, romantizmin, sanatın, modanın ve tarihin yaşayan bir kanıtı adeta. Herkesin ölmeden önce en azından bir kez gidebilmek için hayaller kurduğu yer.
Peki bu rüya şehirde nereleri gezmeli, görmeli? Gelin Paris’te gezilecek yerler nelermiş birlikte bakalım da gittik de görmeden geldik diye üzülmeyelim.
Her ne kadar ana dilin Fransızca olduğu bir şehre gidiyor olsanız da Paris seyahatinizde ihtiyacınız olacak en büyük şey, herkesin ortak dil kabul ettiği İngilizce olacaktır. Sonuçta Paris’te gezilecek yerler listenizi tamamlamaya çalışırken ulaşımda, yemek molalarında ya da karşılaştığınız diğer turistlerle sohbet etmeniz gerektiğinde İngilizceye ihtiyaç duymanız kaçınılmaz. Yabancı dilinizin yeterli olmadığını düşünüyor veya gezi öncesinde biraz pratik yapmak istiyorsanız Cambly ile tanışın.
Cambly’de ana dili İngilizce olan eğitmenlerle 1:1 derslere veya 3 kişilik grup derslerine katılabilir, 7/24 istediğiniz gün ve saatte ders yapabilir, çalışmak istediğiniz eğitmenleri özgürce seçebilir, başlangıçtan en ileri seviyeye uygun ders içeriklerinin tamamından yararlanabilirsiniz. Üstelik yapay zeka destekli İngilizce öğrenme asistanı Cambly AI ile pratik yapmak ücretsiz ve sınırsız!
Cambly ile İngilizcenizi geliştirin ki gezinizden daha çok keyif alın.
Eyfel Kulesi – (Eiffel Tower)
Sadece Paris’in değil, aynı zamanda Avrupa’nın da simgesi hâline gelmiş olan Eyfel Kulesi, tartışmasız ilk durağınız olacaktır.
Eyfel Kulesi, 1887-1889 yılları arasında 3 seneye yakın bir sürede inşa edilmiş, 320 metre uzunluğunda, ortalama 10.200 ton ağırlığında bir kule. İsmini ise proje tasarımcısı Gustave Eiffel’den alıyor. Kendisinin kulenin 3. katında muhteşem bir manzaraya sahip özel de bir dairesi var. İlk ve 2.katta ise restoran ve kafeler mevcut.
Aslında Eiffel Tower, Fransız İhtilâli’nin 100.yıl kutlamaları için tasarlanmış. Ancak daha sonradan kuleyi sökmek yerine radyo vericileri için kullanılmasına karar verilmiş. Günümüzde yılda neredeyse 7 milyondan fazla kişi tarafından ziyaret ediliyor. Eyfel Kulesi’nin toplam 1665 basamağı var. İster yürüyerek ister asansörle tırmanabilirsiniz.
Dizi ve filmlerde gördüğünüz o devasa kuleyi bir de yakından görmeli ve hatta kulenin tepesine çıkarak şehrin eşsiz manzarasını mutlaka kuşbakışı izlemelisiniz. Tabi yükseklik korkusu olanlara, ‘Aman dikkat!’ diyelim.)
Louvre Müzesi – (Musée du Louvre)
Önünde bulunan Cam Piramit ile ünlü, ‘Dünya’nın en büyük müzesi’ ünvanına sahip bir müze Louvre Müzesi.
Nasıl sahip olmasın ki bu ünvana? Kendisine Paris’in 2. en önemli yapısı desek yanlış olmaz. Yılda 10 milyon ziyaretçi alıyor ve tam 73 bin metrekare alan üzerine kurulu. 1190 yılında kale olarak yapılıp yüzyıllar boyunca kraliyet ailesinin malikânesi olarak kullanılmış ve 17.yy sonlarına doğru bir müzeye çevrilmiş. Müzede 350.000’den fazla eser bulunuyor. Yanlış duymadınız! tam 350.000… Ancak Bu eserlerin sadece 35.000 adeti ziyaret edilebiliyor. Zaten bu sayının tamamını görmek için yaklaşık 70 güne ihtiyacınız var. İçerisinde Yunan, Roma ve Mısır koleksiyonunun yanı sıra heykeller, ünlü ressamlara ait tablolar ve İslami eserler de mevcut. Leonardo Da Vinci’nin ünlü ‘Mona Lisa tablosu da yine bu muhteşem müzede yer alıyor.
Bu arada, uzun bilet kuyruklarında zaman kaybetmek istemiyorsanız müzenin internet sitesi üzerinden bilet satın alabileceğinizi de unutmayın.
Notre Dame Katedrali – (Cathédrale Notre Dame de Paris)
“Notre Dame’ın Kamburu” nu, orijinal adıyla “Notre Dame de Paris” kitabını duymayan yoktur. Victor Hugo’nun bu ünlü romanını Notre Dame Katedrali’ni yıkılmaktan kurtarmak için yazdığını biliyor muydunuz?
İki kule, 75 sütun, 130 metre genişlik ve tam ortasında yer alan gül camı ile gotik mimarinin temsilcisi olan Notre Dame Katedrali, yapımı 13.yy’da tamamlanmış, 9 bin kişiye aynı anda ibadet edebilme fırsatı veren bir kilisedir. Muhteşem süslemeleri, oymaları, heykelleri ve vitrayları ile Paris’e gelenlerin mutlaka görmesi gereken yerlerden biri. Zaten yılda yaklaşık 13 milyon kişi ziyaret ediyor ki, bu rakam Eyfel Kulesi’nin ve Louvre Müzesi’nin ziyaretçi sayısından bile fazla. 2019 Nisan ayında çıkan yangınla içimizi sızlatan bu tarihi yakından görmeden Paris’ten ayrılmayın.
Şanzelize Bulvarı – (Champs Elysées)
Paris’e gelip de moda esintisi yaşamamak olmaz. Champs Elysées, sağlı sollu birçok ünlü markaya ait dükkanların ve kafelerin bulunduğu 2 kilometrelik bir bulvar.
Fransa’nın simgesi hâline gelmiş olan bu cadde, aynı zamanda önemli günlerde kutlamalara da şahitlik ediyor. Bulvarın iki tarafında da dikili olan kestane ağaçları ise manzaraya ayrı bir güzellik katıyor. Tarihi gezintinize ara verip biraz alışveriş yapmak ve hediyelik eşya bakmak isterseniz, aklınızda bulunsun.
Zafer Takı – (Arc de Triomphe)
Şanzelize Bulvarı’na geldiğinizde mutlaka görmeniz gereken iki ayrı yer olacak. Bu yerlerden ilki Şanzelize Bulvarı’nın batısında yer alan Arc de Triomphe yani Zafer Takı.
45 metre boyu, 22 metre eni ve 50 metre yüksekliği bulunan Zafer Takı, 18.yy’da Napolyon’un bir söylemi üzerine inşa edilmiş. Ancak yapımı çeşitli nedenlerden dolayı 30 yıl sürünce kendisi maalesef bu anıtı görememiş.
Zafer Takı’nın üzerinde bir seyir terası, altında ise 1. Dünya Savaşı’nda ölen askerlere ithafen yapılan ‘Meçhul Askerin Anıtı’ ve ‘Sönmeyen Ateş’ bulunuyor. Seyir terasına çıkıp Şanzelize ve Paris’in eşsiz manzarasını seyredebilir, vaktiniz varsa sönmeyen ateş seremonisine tanıklık edebilirsiniz.
Concorde Meydanı – (Place de la Concorde)
Şanzelize’nin doğu ucunda yer alan önemli bir diğer yer ise Concorde Meydanı’dır.
Her ne kadar Fransız Devrimi döneminde meydana giyotin kurulmuş ve binlerce kişi idam edilmiş olmasıyla geçmişte kötü bir üne sahip olsa da günümüzde Paris’in en büyük ve ünlü meydanı olmayı başarmıştır.
Meydanda 2 adet çeşme, 8 heykel ve 23 metre uzunluğunda bir de dikilitaş bulunuyor. Kurulu olduğu alan yaklaşık 8 hektarlık ve sekizgen bir yapıya sahip. Zafer Takı’ndan geçip Şanzelize Bulvarı’nı gezdikten sonra bu meydana ulaşarak ziyarette bulunabilirsiniz.
Bir de dipnot ekleyelim. Meydanda bir dönme dolap da mevcut. Roue de Paris isimli bu dönme dolaba binerek de şehir manzarasının tadını çıkarabilirsiniz.
Seine Nehri – (Seine River)
Seine Nehri diğer adıyla ‘La Seine’, Paris’in sembollerinden bir diğeri. Bu nehir, tam 776 km uzunluğunda ve şehri ortadan ikiye ayırıyor. Kıyısında yürüyüş parkurları, piknik alanları hatta yaz aylarında kurulan küçük plajları dahi var.
Aslında tarihi yerlerin bu nehrin iki kıyısının çevresinde koşullanmış olması, özel bir ziyaret yapmanıza gerek bırakmıyor. Fakat isterseniz nehrin üzerindeki köprüye çıkabilir veya tekne turu yaparak Paris’i kıyıdan seyredebilirsiniz.
Opera Binası – (Palais Garnier)
‘The Phantom of the Opera’ yani ‘Operadaki Hayalet’i kaleme alan yazarın Paris’teki ihtişamlı Palais Garnier’den esinlendiğini bilenleriniz vardır.
İşte o meşhur Opera Binası, Charles Garnier isimli bir mimarın ilk eseri. 1875 yılında yapımı tamamlanan operanın dış görünümünde ilk göze çarpan sarı heykelleri, süslemeleri ve kubbesi. İçini tarif etmeye ise uygun kelime yok desek yeridir. En alt katında küçük bir gölü bulunan operanın göz alıcı merdivenleri, 1900 kişi kapasiteli salonu, ışıl ışıl avizeleri ve göz kamaştıran süslemeleri bulunuyor. Turistlerin ziyaretine açık olan bu binayı Paris’e geldiğinizde mutlaka görmelisiniz. Bizden söylemesi!
Lüksemburg Bahçesi – (Jardin du Luxembourg)
25 hektarlık bir alandan oluşan, içerisinde sekizgen yapıda küçük bir göl, tenis kortları ve tiyatronun bulunduğu, Medici Çeşmesi ve Lüksemburg Sarayı ile şehrin atmosferinden kaçılabilecek şahane bir bahçedir.
Jardin du Luxembourg 17.yy’da yapılmış, aslında Lüksemburg Sarayı için tasarlanmıştır. O zamanlar sadece 8 hektar olan alan sonradan genişletilmiş ve çeşme, tiyatro ve kafe de eklenerek günümüzdeki hâlini almış. Her mevsim yeşilin, sarının ve kahverenginin birçok tonunu barındıran ağaçları ve bitkileri ile tam bir görsel şölen. Gitmişken bu şölene şahit olmadan gelmeyin.
Paris Mezarlığı – (Le Pere Lachaise Cemetery)
‘Mezarlık mı?’ Evet, listemize bir mezarlık da ekledik, ama neden? Çünkü Le Pere Lachaise, özel bir mezarlık.
Dünyaca ünlü birçok ismin gömülü olduğu bu mezarlık, aslında bir çeşit açık hava müzesini de andırıyor. Bazılarına temsili heykeller dikilmiş, bazıları özenle süslenmiş. Yazarlar, ressamlar, müzisyenler, kısacası Paris’e gelmişken kesinlikle gidilmeli.
Türkiye’den Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya’nın da mezarlarının bulunduğu Le Pere Lachaise’de, La Fontaine, Chophin, Balzac ve Moliere gibi isimleri de barındırıyor.
Sacre Coeur Bazilikası – (La Basilique du Sacré Coeur)
20.yy başlarında yapılmış olması nedeniyle yeni tarih kategorisinde sayılabilecek, Paris’te ‘Kutsal Kalp’ olarak bilinen Sacre Coeur Bazilikası, listenizde bulunması gereken yerlerden diyebiliriz.
Yapımında kullanılan ‘kalker taşı’ nedeniyle her yağmur yağdığında kendi kendini temizleyebilme özelliği bulunan bu kilise, oldukça beyaz ve aydınlık bir görünüme sahip olmasıyla diğer kiliselerden daha farklı bir görünüme sahip.
Kubbesine çıkmak için 300 basamaklı bir merdiven tırmanmanız gerekiyor. Eğer hava güzelse karşınıza çıkacak manzarayı görmek için bu merdiveni tırmanmaya değer.
Disneyland
Mickey Mouse, Donald Duck, Sindirella denince aklınıza elbette Disneyland geliyor!
Walt Disney tarafından 1955 yılında kurulan Disneyland, günümüzde dünyanın her yerinden turist akınına uğrayan devasa bir eğlence merkezi. İçinde Disneyland Park ve Walt Disney Studios Park olmak üzere iki farklı yer bulunuyor. Disney karakterlerinin ve çeşitli oyun alanlarının yer aldığı bu yer, genç yaşlı herkese hitap ediyor.
Paris’in merkezinden yaklaşık 45 dakikalık uzaklıkta bulunan Disneyland’ı vaktiniz varsa mutlaka gezilecek yerler listenize ekleyin. Alacağınız giriş bileti ile oyun alanlarında tüm gün eğlenceli vakit geçirebilir, Walt Disney stüdyolarını gezebilirsiniz.